Temas, yakınlık kurabilmenin en temel yoludur. Hem değişme ve büyüme hem de birtakım patolojilerin davetidir. Birey ihtiyaçlarını temasla karşılar, temas sonucu doyuma ulaşır ve geri çekilir. Bu temas ve geri çekilme döngüsü ritmik şekilde gerçekleşir. Ritmi belirleyen, temasın nasıl ve ne şekilde kurulduğudur. Bu ritmin bozukluğu, hayatın fonunun bozulduğuna işaret eder.
Temas etmenin ilişkilerdeki karşılığı, yakınlıktır. Yakın olmak, samimi oluştan gelmektedir. Samimiyet; içtenlik yani temasın içten olması ve içi dışı bir olmak yani dürüstlük anlamında kullanılmaktadır. O halde yakınlık, hem şeffaflık hem de ilişki mesafesini içeren bir kavramdır.
Samimiyet, içli dışlı olabilmek; belli bir mesafenin, aralığın geçilmesi ve yakınlığın giderek artmasını içerir. Maskelerden azami şekilde kurtulmak, iç dünyaya misafir kabul edebilmektir. Başkası karşısında tüm çamaşırların dökülmesi ve koruma kalkanlarının kaldırılması, o temas eşiğinden atlandığına işaret eder.
Mizaç farklılıkları, deneyimler, travmalar ve bakımverenler ile kurulan ilişkiler; bizim eşiği geçme ya da birinin eşiği geçmesini sağlama yollarımızda farklılıklara yol açmaktadır. Yapışmaktan uzaklaşmaya uzanan doğru üzerinde özelliklerimize göre bir noktada bulunuruz. Azami uzaklık ve yapışma ilişki için ideal olandır. Ancak bu aralık azaldıkça, yapışma eklemlemeye dönüştükçe, kişi benliğini kaybetme korkusuyla gerilim yaşar. Doğru parçası gerilir ve gerilen doğru parçası kopmaya mahkumdur. Bunun yanında aralığın artması ve uzaklaşma hali de duvar örer. Bu duvar yüzünden kişi, hem başkalarına hem kendine erişemez hale gelir. Uzaklaşma\yaklaşma dengesini tutturamamak, temas ritminin bozukluğu, patolojilere kapı aralayan hallerdir.
İçe Alma:
İlişki aralığı, nefes aldırmaz hale gelir. Kişi diğeriyle erir, kabın şeklini alır. Bu temas biçiminde dışarıdan gelen herhangi bir temas çiğnenmeden yutulur ve sorgulanmaz. Sorgulanmama hali bireyin, mış gibi hayatlar yaşamasına yol açar. Başka bir deyişle kişi kendi hayatının şahı değil sadece piyonu olabilmektedir.
Duyarsızlaşma:
Bazı durumlarda yaşanmışlıklar kişiyi duyarsızlaştırır, hissizlik tüm yaşama sızar. Olumsuz bir duyguyu hissetmemek için tüm duygulardan vazgeçilir. Kayıtsızlık ve ilgisizlik perdesinden dünyaya bakılmaktadır. Mantıksallık ön plandadır. Tüm yaşantılar rasyonalize edilir. Duygular saçma ve gereksizdir, akıl en birincidir.
Saptırma:
Uzaklaşma ucuna yakınlaştıkça, kişi yaşantıyı saptırır. Dolaylı yollar seçilir ve bumerang etkisi yaratılması ana amaçtır. Temas her koşulda geri sektirilir, temastan ne pahasına olursa olsun kaçılır, çevreden gelen uyarılar alınmaz ve uyarı verilmez. Kişi, kalabalıkta bile dört duvar arasında yalnız başına gibi davranır. Odaklanmaktan kaçtıkları için ne yaşadıklarının farkında değillerdir. Söz gelimi yaşarlar.
Bu bireylerin, çocuklukta istek ve ihtiyaçları önemsizleştirilmiş ve dikkate alınmamıştır. Çocuk görülmemiştir bu yüzden görmek istemez belki de nasıl göreceğini bilemez.
Kendine Döndürme:
Çocuklukta ihtiyaçların ve isteklerin karşılanmamasının yanında istekleri yüzünden cezalandırılan kişilerin, temas kurma biçimidir. Birey cezalandırılmamak için, ihtiyaç ve isteklerini kendine döndürür. Kişinin benliği ikiye bölünür. Yapan taraf ve yapılan taraf olarak. Bu şekilde kendi kendine dönen enerji doğru hedefe yönlenmediğinden ihtiyaç sağlıklı şekilde karşılanamaz ve doyum sağlanamaz.
İç İçe Geçme:
Ben ve öteki arasındaki sınırın yok olduğu, eşiğin tamamen kaldırıldığı haldir. Kişi başını döndüğünde diğeriyle karşılaşacak kadar yakındır. Bu şekilde kişi bağımsız bir kimlik geliştiremez. Kişi ne kendinin ne karşısındakinin farkındadır.
Yansıtma:
Kişi ne kendinin ne başkasının farkında olmadığı durumlarda karşı tarafa kendinin farkında olmadığı ya da olmak istemediği yönlerini aksettirir. Kişinin referans noktası kendisidir ve farkında değildir. Salt kendi gözlüğüyle etrafa bakar ve her şeye kendini yansıtır.
Temas etme biçimi, hayatın nasıl yaşandığının krokisidir. Kişi ihtiyaç ve isteklerini bu yollarla karşılar. Eğer kullanılan yol, kişinin ihtiyaçlarını karşılamasına yol açarsa geştalt tamamlanır ve ahenkli bir ritim elde edilir.
Temas; bizim varoluşumuzu anlamlandırır ve varlığımızın anahtarıdır. Bu yüzden temas, hem kendimizin hem hayatla olan yakınlığımızı ve yakınlığımızın biçimini belirler. Bu anlamda kişinin kendiyle kurduğu yakınlık, ötekiyle kuracağı yakınlığının ön deneme uygulamasıdır. Bu yüzden sağlıklı yakınlık kurabilmek ancak, öz-kabul ve öz-farkındalıkla mümkün olabilir.
Mesafe aralığını sağlıklı boyutlarda bırakabilmesi, uzaklaşma ve yapışma dengesinin tutturulabilmesi; kişinin ihtiyaç ve isteklerinin farkındalığı, kabulü ve doyuma ulaştırmasının yanında gerektiğinde geri adım atabilmesi ile mümkün olur. Geri çekilmeden yeni ihtiyaç ortaya çıkmaz, çıkarsa da fark edilmez. Temas etmenin, geri çekilmeyi de içinde barındırdığı unutulmamalıdır.
Kişinin hayatını anlamlandırabilmesi temasa izin vermekle ve gerektiğinde teması geri çekebilmek ile olası olabilir belki.
Bir yanıt yazın