Ruhsal Açlık: Duygusal Yeme

Ruhsal Açlık: Duygusal Yeme

yazar:

kategori:

Besin, en temel yaşam kaynağı. Anne karnında belirdiğimiz andan itibaren hayata tutunmamızı sağlayan, büyüten, genişleten, bağ kurduran en temel kaynak.

Dünyaya geldiğimizde ilk ilişki kurduğumuz kişi en temelde, anne. Bu ilişkiyi de öncelikle beslenme yoluyla kurmaktayız. Annemizin memesine yapışıp beslenmek ve karnımızı doyurmak, dünyada yaptığımız ve öğrendiğimiz ilk şey. Besine bebek olarak tek başına ulaşamadığımızdan annemiz aracılığıyla ulaşmaktayız. Annemiz; besine ulaşmak için kullandığımız bir araç haline gelmekte ve böylece annemizle beslenme ve hayatta kalma temelli bir ilişki kurmaya başlamaktayız.

Dünyada kurduğumuz ilk ilişki biçimi, beslenme temelli ve beslenme davranışı üzerine. Bu yüzden bu dönemde kurduğumuz ilk ilişki biçimimizle, beslenme davranışımız üzerinde bir bağ kurulur. Anne ile kurulan ilişki, bir nevi besinlerle kurduğumuz ilişki haline gelir. Bu da hayatla kurduğumuz ilişkiyi belirler. Anne-çocuk arasında kurulan bağın sağlıksız uçta olması, hayatla kurulan sağlıksız ilişkiye yani sağlıksız yeme davranışına sebep olur.

Kültürümüzde yemek yemek ve yemek yedirmek oldukça önemli görülmektedir. Doğum zamanında yeriz, ölümde yeriz. Duygularımızı yedirerek ve yiyerek gösteririz. Karnımız duygularımızın merkezidir. “Yemek yemezsen çok üzülürüm” deriz, “beni seviyorsan yersin” deriz, affettirmek için yediririz. İyi ebeveyn olabilmemizin yolu yedirmektir; iyi çocuk olmanın yoluysa yemek. Yani, duyguların dışavurumu, yemekle ve yedirtmekle sağlanır. Üzülünce yeriz, mutlu olunca kutlayarak yeriz, yas tuturken yeriz, endişeliyken yeriz.. Sakinleşmek için de yeriz. Tıpkı bebeğin sakinleşmek için annenin memesine ihtiyaç duyması gibi, sakinleşmenin en ilkel yoludur; yemek. Yemeklerle kurulan ilişki; annemizle kurduğunuz ilişki, duygularımızla kurduğumuz ilişki yani en temelde kendimizle kurduğumuz ilişkinin göstergesidir.

Tüm bunlardan hareketle sağlıksız yeme davranışları, sağlıksız ilişkileri de içerir. En temel haliyle yeme bağımlılığı, bir tür ilişki bağımlılığıdır. Yeme isteğini durduramadığımız her yiyecek, dikkatimizi çekmeye çalışan belli bir ilişki sorununun ve duygunun karşılığıdır. Hayır diyememe, eleştirilme, güvensiz ilişkiler kurma; sırtta ağır yükler taşıtır. Yük arttıkça kişi etken olmayan yollarla kendini savunmak ister: Yani yemek yiyerek. Çünkü yersek daha fazla yer kaplarsak yıkılmayız belki ya da saklarız benliğimizi…

Belki de tam burada kendimize sormamız gereken sorular bunlardır:

Ruhumuz neye aç?

Ruhumuz neden aç?

Unutmayın bedeniniz evinizdir ve yemekle kurulan ilişki, hayatla kurulan ilişkidir.

Kaynakça:

  • Senem Eke Yıldız- Psikodiyet


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir